Hikayemiz

HİKAYEMİZ

 

 Çikolata Yağmuru

Hikayemiz Afrika’nın tam da ortasında bir ülkenin bir köyünde başlamaktadır. Köyün geçim kaynağı kakao ağaçlarından toplanan kakao meyvelerinden elde edilen kakako çekirdekleridir. Köyde bol miktarda kakao ağaçları vardır. Ağaçlar nerede ise on beş metreyi aşmaktadır. Kakao ağacının meyvesi nerede ise bir kavun büyüklüğünde olup elips şeklindedir. Kabuğu kalın ve rengi bazılarında sarı, bazılarında daha koyu hatta kırmızıya yakın renklerdedir.  Meyvenin içi tamamen kakao çekirdekleri ile doludur. Çekirdekler iri taneli olup taze iken  yumuşak bir doku içerisinde bulunurlar. Kakao meyvesi bir tokmakla ortasından kırılır ve çekirdekleri ayrı bir kaba aktarılır. Tüm hasattan sonra toplanan bu çekirdekler açık havada gölgelik bir yerde kurumaya bırakılır. Çekirdekler kurudukça önceleri beyaz olan renkleri gittikçe kahve rengine dönüşür. Arada bir karıştırılarak bütün çekirdeklerin eşit şekilde kuruması sağlanır. Kuruma işlemi bittikten sonra çekirdekler çuvallara doldurup kakao borsasına gönderilir. Borsa expertizleri tarafından incelendikten sonra çekirdeklere fiyat biçilir ve satışa sunulur. Çekirdekleri satın alan tüccarlar satın aldıkları kakao çekirdeklerini kakao yapmak üzere fabrikalarına götürürler . Orada çekirdekler bazı işlemlerden geçirilerek kakao tozu haline gelirler. Dünyanın her tarafındaki çikolata üreticileri bu kakao tozlarını alarak kendilerine ait tat ve lezzette çikolata ham maddelerini üretirler. Çikolata fabrika veya atölyeleri bu çikolata ham maddesinden çeşitli şekilde ve lezzetli çikolatalar üretip insanlara sunarlar.

 Artık hasat zamanıdır. Tüm köylüler kakao ağaçlarından meyveleri toplamaktadırlar. Yüksekteki meyveleri uzun sopalar kullanarak düşürür ve bir yere toplarlar. Hasat esnasında tüm ailenin bireyleri beraberce çalışırlar. Herkes kendine uygun bir iş bulur. Hatta bazen komşular imece usulu birbirlerine yardım ederler.

Kahramanımız Alex dört kişilik ailenin en küçüğüdür. On iki yaşındaki Alex yaşına rağmen epeyce boylu, kısa kesilmiş kıvırcık  saclı ,çikolata renkli, kocaman siyah gözleri olan güzel bir erkek çocuğudur. Atletik bir vücuda sahip olan  Alex  babası  Max’ın yere düşürdüğü kakao meyvelerini annesine taşır. Anne Alice toplanan bu meyveleri  bir tokmak yardımı ile ortadan kırar ve yanındaki kızı Lizaya verir. Liza da meyvenin içindeki çekirdekleri eliyle bir metal kabın içine boşaltır.

O gün hasat yine devam etmektedir. O sırada hasat yapılan bahçenin yanına kocaman beyaz bir turist otobüsü yanaşır. Kapılar açılır ve turistler otobüsten inerler. Onlar kakao hasadı görmeğe , kakao ağaçları hakkında bilgi almaya gelmişlerdir.  Rehberleri onlara gerekli bilgileri verdikten sonra hasat yapılan bahçeye dağılırlar ve gördüklerini boyunlarında asılı olan fotoğraf makinaları ile anılaştırırlar.

Kafiledeki üç kişilik ailenin 11 yaşındaki kızları Pluie’ye babası geçmiş doğum gününde küçük bir fotoğraf makinası almıştır. Pluie de boynundaki fotoğraf makinesini bahçedeki çalışanlara yöneltir ve resim çekmek için değişik kareler aramaktadır. Dikkatlice etrafını inceleyen Pluie bir an Alex ile göz göze gelmişlerdir. Alex elinde iki adet kakao meyvesi ile öylece kala kalmış, kocaman iri siyah gözlerinle Pluie’ye bakmaktadır. Pluie ise eli deklanşörde sürekli Alex’in fotoğrafını çekmektedir. Birkaç saniye sonra Alex gülümsemeye başlamış, adeta Pluie’ye poz vermektedir. Pluie ise devamlı Alex’in değişik pozlarını çekmekte, adeta büyülenmiştir. Alex gittikçe şımarmış, artık değişik pozlar da vermektedir. Hatta kahkaha dahi atmaktadır. Pluie bu pozların hiçbirini kaçırmamak için sürekli deklanşöre basmaktadır.
 -’’Pluie, haydi kızım gidiyoruz’’ diye seslenir annesi,
-’’Tamam anne geliyorum’’ der Pluie
-’’Haydi kızım otobüs hareket edecek neredeyse çabuk gel’’ der annesi.

Pluie makinesini kapatır ve Alex’e döner. Oda ne, Alex’in kocaman gözlerinden inci tanesi büyüklüğünde bir damla göz yaşının yanaklarından süzüldüğünü görür.
Ayrılık zamanı gelmiştir. Artık birbirlerini göremeyeceklerdir. Pluie üzülür .Gözlerini Alex’den ayırmadan annesinin yanına gider ve adeta zorla otobüse biner .Hemen cam kenarına oturan Pluie gözlerini camın arkasından Alex’den ayıramaz. Alex de öylece donup kalmış aşağıdan gözünü hiç kırpmadan Pluie’ya bakmaktadır.

Otobüs hareket eder .Pluie,  Alex kayboluncaya kadar gözlerini ondan ayırmaz.
Pluie o yıl kolej imtihanlarına hazırlanmaktadır. Hem günlük dersleri, hem de kolej imtihanı hazırlık dersleri onu epeyce yormuştur. Pluie Paris’teki evlerinde çalışma masasının önündeki pencereden bazen bahçelerindeki ağaçları ve gök yüzünü seyretmektedir.

Sonbahar yaklaşmıştır. Hava kapanmaya ,bazen gök gürlemeye başlamıştır artık. Arada bir yağmurlar da çiselemektedir. Yine böyle bir gün Pluie pencereden dışarı bakmaktadır. Yağmur önce çiseleyerek başlamış ve gittikçe iri taneler cama vurmaktadır. Pluie yağmur damlalarına gözlerini dikmiş onları seyrediyordur.

O da ne ?
 Yağmur damlaları gittikçe koyulaşmış, adeta çikolata rengine dönüşmüştür. Pluie daha dikkatli bakar damlalara. .Evet bunlar çikolata damlalarıdır.Aniden Pluie’nin gözü çalışma masasındaki Alex’in gözündeki bir damla yaş olan fotoğrafına gider. Hemen pencereyi açar ve parmağı ile bir damla çikolatayı ağzına götürür. Evet evet çikolatadır bu. İnanamaz. Bağırmaya çığlık atmaya başlar,
-’’Anne anne çikolata yağıyor. Çikolata yağıyor.’’
Birdenbire Pluie masasındaki Alex’in fotoğrafını alır ve Alex ile adeta konuşmaya başlar.
-’’Ah Alex, Ah Alex sen gönderdin bu yağmurları, bu çikolata yağmurlarını,
-’’Çok teşekkür ederim, çok teşekkür ederim Alex sana’’, Öper Pluie Alex’in fotoğrafını.
-’’Ah Alex, ah Alex’’
-’’Dostum, Arkadaşım Alex!’’
 

    © 2020 PLDC ÇİKOLATA GIDA VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ. Tüm hakları saklıdır.

    Hipotenüs Hipotenüs® Yeni Nesil E-Ticaret Sistemleri ile Hazırlanmıştır.